
MÜZİK ve RUHSALLIK ARASINDAKİ İLİŞKİ

Müzik: Ruha Gıda
MÜZİK ve RUHSALLIK İLİŞKİSİ
Bu bölüm “Sözden Öte” Sanatla Terapi ve Yaratıcılık kitabından alınmıştır.
N.Eracar, 2013
Psikoterapide çağrışımlar bilinç dışındaki yaşantıyı bilinç öncesine çağırır.
Bilinç öncesine ulaşan yaşantı ve anılar üzerinde çalışıp geleceği geçmişten kurtarabiliriz.
Bu yavaş bir süreçtir. Her seans anılardan bazıları elekten geçercesine hatırlanır ve çalışılır.
Müzik anıların hatırlanmasını kolaylaştırır.
Müzik, anı belleğimizin depolandığı beyin bölgelerimize hızla ulaşır ve orada saklı duran her şeyi bugüne davet eder. Usulca, ama ustaca…
Müzikle terapi; diğer sanat alanlarında da olduğu gibi çok geniş olanaklar içeren bir alandır. Milyonlarca ezgi, ses, ritim, şarkı ve bunların çeşitli bütünleşmelerinden oluşabilecek bir o kadar müzik nesnesi ile çalışılabilir. Dinlediğimiz, duyduğumuz, veya icra ettiğimiz müzik; hem bizi, özneyi hem aynı zamanda başkalarını da etkilemektedir. Herhangi bir zamanda, herhangi bir durumda kulağımıza çalınan seslerin, biz de yarattığı etkiler vardır. Hoşlanmak, hoşlanmamak, rahatsız olmak, tedirgin olmak, kendiliğinden oluşan duygu ve düşüncelere neden olur. Dışarıdan gelen seslerin (her zaman müzik olmayabilir elbette) içimizde, zihnimizde uyandırdığı her cevap üzerine çalışılabilecek içsel malzemeleri içerebilir. Doğa sesleri, insan sesleri, hayvan sesleri, bizim maruz kalıp duymak durumunda kaldığımız her türlü ses, psikoterapötik çalışmaya zemin yaratabilir. Özellikle duyulan seslerin taşıdığı ritmik ögeler ve belirli bir süreklilik içermesi , yarattığı etkiler hakkında çalışılabilirliği sağlar. Uyuyan birinden gelen sesleri düşünelim. Duruma göre huzur veren ya da uyku kaçıran sesler olabilir bunlar. Solunumun, buna bağlı olarak kalp atışlarının ritmi, terapi açısından değerli ip uçlarını bulup çalışabileceğimiz bir müzik malzemesi olarak düşünülebilir. Bir köpeğin havlamaları, bir kedinin çıkardığı sesler, kuşların sesleri, insanların ve hayvanların yürümelerindeki ritmik düzenli ses ve bazen bunlar da ortaya çıkabilen bozulmalar, beklenmeyen tını veya ritimler bizim için çeşitli düşünce ve duygulanımları çağrıştırabilecek etkiler içerir. Kendi çıkardığımız sesler de başkaları üzerinde etkiler yaratır. Bu etkilerin de bize bir dönüşü vardır. Konuşmalardaki tonlama ve vurgular, akıcılık, kekemelik veya başka konuşma bozuklukları, öfkenin ve korkunun sese yansımaları, sevginin ve yakınlığın yarattığı tonlamalar, çoğunlukla kendiliğinden oluşan etkilerdir. Aslında bunlar tabi ki yaşamın rengini ve güzelliğini borçlu olduğumuz doğal özellikler. Yaşama adaptasyonumuzu sağladığımız vazgeçilmezlerimiz. Tabi ki yine bu yüzden adaptasyonun bozulabildiği durumları da beraberinde getiriyorlar. Anlaşılacağı üzere hem doğal seslerin ve hem de özellikle çıkardığımız müzikal seslerin hepsi müzikle terapi çalışmaları için zengin malzemelerle doludur.
Müzikle terapi çalışmalarında kullanacağımız teknikleri ve malzemeyi duruma göre seçeriz. Seçim ve planlamalarda her zaman kişi veya grubun ihtiyaçları, özellikleri, zaman ve mekan koşulları, çalışmanın ve kısa ve uzun vadedeki hedefleri dikkate alınarak belirlemek gerekir. Danışanımız bir orkestra şefi, bir piyanist, herhangi başka bir müzisyen olabilir, ya da müziği seven ama müzisyenlikle ilgisi olmayan biridir. Bu iki uç durumda seçilmesi gereken teknikler ve malzemeler elbette farklı olmalıdır. Müzikle çalışan terapistin de kullanacağı teknik, yöntem, araç ve malzeme hakkında güvenebildiği bir donanımının olması gereklidir. Konservatuar öğrencilerinden oluşan bir grupla yaratıcılık çalışması yaparken kullanacağımız imkanlar veya deprem sonrası travma çalışması yapmayı gerektiren bir grup için yapılacak işler elbette farklıdır. Bu noktada yine (bu kitabın çeşitli bölümlerinde ifade edilmiş olan) bir kuralı hatırlamakta yarar var: Sanatla terapi çalışmasında asıl olan; gelişim veya tedavi amaçlı işlerimizdir.
“Bülbül gibi pür oldu cihan nağmelerimden”(Zekai Dede, 1825 1897) diye başlayan bir eserle çalışmak çok işlevsel olabilir. Ama hangi durumda? Kiminle, ne için, tüm bunların yanıtı kesin ve net olmak zorundadır.
“Çıplak Dağda Bir Gece” Mussorgsky (1839-1881) Kimi, nasıl etkiler, bunlarla nasıl çalışılır? Her biri bizim için önemli sorulardır.
Aynı zaman diliminde yaratılmış ve yüzyılı aşıp günümüze ulaşmış bu iki eserin etki gücü elbette tartışılmaz. Zekai Dede’yi çok severek dinleyen biri Mussorgsky adını ve eseri hiç duymamış olabilir.
Bu kısa örnekle anlatılmak istenen şu gerçeği unutmamamız lazım:
Herkesi iyileştirecek büyülü malzemelerimiz yoktur. Tüm müzik nesneleri duruma, koşula, kişiye, ihtiyaca göre seçilir ve kullanılır.
Aşağıda bulacağımız örnekler ve geri bildirimler çeşitli projelerde yer alan katılımcıların ve çoğunlukla sanat terapisi eğitimlerinde terapist adaylarının kendi üzerlerinde çalışmalarına ilişkin yaşantıları içermektedir.
Müzikle yapılan/yapılabilecek psikoterapi çalışmalarına örnekler, uygulamalar ve birkaç geri bildirim
Müzik dinletme: Pasif bir yöntem.
Konservatif müzik dinleme: Temel adımlar; müziğin seçimi, hastanın ve ortamın hazırlanması, yönergenin tasarlanması, uygulama. Çağrışımların konuşulması, çağrışımlarla yaşam ve semptomlar veya problemler arasındaki bağların kurulması içgörü ve farkındalık geliştirme yollarının açılması
Müziğin seçimi:
Dinlenecek müzik, anıların çağrışımına yol açmalıdır. Bu seçimde en önemli unsurlardan biri, hastanın müzikle olan yakınlığı ve bu yakınlığın özelliklerini bilmektir. Müzik alanından danışanın yakın olduğu bir tarz seçmek, ancak bire bir bağlantıların olmadığı bir parça seçmek gerekir. Sözlü müzik parçaları bu bakımdan çoğu zaman uygun değildir. Sözler, somut anlamları içerdiği için daha sınırlı bir çağrışım gücü taşır. Enstrümantal parçalar olması ve özellikle popülerleşmemiş parçalar olması daha iyi olur. Mümkün ise danışanın daha önce sıkça duymamış olduğunu tahmin ettiğimiz bir parça, bilinç dışı malzemeye ulaşmakta daha etkilidir. Müziği dinleme sırasında imgelemin harekete geçmesi için gözlerin kapanması gerekebilir. Ancak, hastanın kişilik örgütlenmesi uygun değilse imgelem yöntemine başvurmamak daha doğrudur. Psikotik özellikli tablolarda, iç ve dış gerçekliğin karmaşık olabileceği durumlarda gözlerin açık olması uygun olur. Bu durumda bazı sözlü parçaların seçilmesi de ön görülebilir. Kimi zaman hastanın hatırladığı bir şarkıyı önermesi de söz konusu olabilir. Uygulama bazen müziği dinlemek, bazen yalnızca hatırlamak, bazen de bire bir yorumlamak yolu ile yapılabilir.
UYGULAMALAR
Bireysel Çalışma:
Hasta ile önceden gelişmiş olan ilişki ve iletişim yöntemi içerisinde başlangıç konuşmaları yapılır. Bu konuşmalar seansa başlangıçtır. Hastanın o gün o anda konuşmak istediği, aklına gelen olguları ve düşünceleri, duyguları içerir. Bu içerik bazen görülmüş olan bir rüya, bazen günlük olaylar, geleceğe ilişkin tasarımlar veya terapiye ve terapiste ilişkin duygu ve düşünceleri de yansıtabilir. Konuşulan malzemenin , o kişinin geçmiş anı ve travmalarıyla ilintili parçaları ise örtük bir biçimde aktarılmaktadır. Psikanalitik yöntem, bu malzemenin kendi hızında ortaya çıkışını bekler. Sanat terapisti psikodinamik yaklaşım içinde çalışıyorsa müzikle gelen malzemenin aktarımsal boyutu özellikle önem taşır. Aynı zamanda çağrışımların örüntüsü terapötik formülasyonlara da kapı açar. Müzik, anıların ve travmatik yaşantıların çağrışımını hızlandıran bir etki yaparak fark yaratmaktadır. Aynı zamanda hatırlanması acı veren anıların daha katlanılabilir, taşınabilir olması için güç verebilir. Zaten şarkılar da çoğunlukla böyle doğmuştur. Bir acıyı, bir ıztırabı taşıyabilmek için yaratılmış özel varlıklardır.
Sözlü dili kullanmayanların tedavisinde yer alan müzikle terapi uygulamaları özel bir önem taşır. Ses çıkarma dışavurum ve anlatım açısından zengin bir yol açar.
Grupla Çalışma:
Grupla çalışmada grubun taşıdığı özellikler öncelikli belirleyicilerdir. Nasıl ve hangi nedenle oluşmuş bir gruptur, temel ve ortak özellikli bireylerden mi oluşmaktadır, koruyucu, geliştirici veya iyileştirici hizmetlerden hangisi ağırlıklı olarak gereklidir? Gibi soruların cevabı, grup çalışmalarında yolumuzu belirler. Grupla çalışmalarda ortak olarak bilinmesi ve uyulması gereken kurallar sanatla terapi grupları için de geçerlidir. Sanatın kullanımı bireysel çalışmalarda olduğu gibi grupla çalışmada da ısınma hızını artıran, çağrışım gücünü yükselten bir işlev görmektedir.
Müzik seçimi grubun özellik ve ihtiyacına göre yapılır. İhtiyaçlar; gerek anlık, şimdi ve burada olan, gerekse grubun oluşumunda belirlenmiş olan genel amaçları içeren bir kapsamda düşünülür.
Pasif yöntem kullanıldığında seçilmiş olan müzik parçasının birlikte dinlenmesi ve ardından etkileri hakkında paylaşımlara yer verilir. Grup üyeleri arasında duygusal aktarımların ortaya çıkışını hızlandıran bu uygulamalarda grup dinamiğini gözden kaçırmamak ve gerek üyelerin, gerekse grup sürecinin nasıl bir gelişme gösterdiğini görmek önemlidir. Terapist psikodinamik yaklaşım içerisinde çalışıyor ise eylem olarak pasif kalır ve daha çok bir gözlemci olarak aktiftir. Yeri geldiğinde dikkati çekmesi gereken şeyleri vurgular. Fenomenolojik yöntemleri kullanan terapistler, zaman zaman lider rolü yanında grup üyesi kimliği ile katılımcı olabilir. Bu müdahale ve katılımların da grubun ve üyelerin temel ve/ya anlık ihtiyaçları yönünde olması gerekir.
Hastanın veya danışanın bizzat müzik yaptığı uygulamalarda sanat açısından aktif uygulama yapılmaktadır. Çeşitli enstrümanlar, ritim aletleri, diskler bu uygulamaların araçlarıdır. Her tür müzik aleti müzikle terapide kullanılabilir. Grubun özellikleri nasıl ve hangi enstrümanların kullanılacağını belirlemede önemlidir. Bazı gruplarda müzisyenler olabilir veya çalışma ortamında piyano, bateri, kontrbas gibi büyük aletler, ve müzisyenler de olabilir. Ya da taşınabilir gelişmiş aletler çalışmaya katılabilir. Ancak katılımcıların müzisyen olmadığı gruplarla çalışırken herkesin dokunabileceği ve öznel deneyimlere imkan veren aletlerin de bulunmasında yarar vardır. Bu durumlarda araçlar nisbeten basit yapılandırılmış olmalı, performans kaygısı uyandırmamalıdır. İlkel ve otantik araçlar, doğal malzemelerden yapılmış nesneler çoğu zaman daha işlevseldir. Hastaların müzik yaptığı uygulamalarda sanatın estetik boyutu değil, dışavurum/ ifade boyutu ön plandadır. Terapist, bunu özellikle dikkate almalıdır.
Müzik terapisi uygulamasında terapistin enstrüman çalması da söz konusu olabilir. Terapistin uygulama içinde olabileceği durumlar gruba cesaret ve güven vermeyi gerektiren zamanlar olabilir. Ancak bu durum aktarımsal açıdan sakıncalar doğuracaktır. Terapisti bir performans içinde gören hastaların duygu aktarımlarını çalışmak, müzisyen rolünde iken pek mümkün olamaz. Bu durumlarda ekip olarak iş bölümü içinde çalışmak gerekir.
Müzik terapisinin antik zamanlara ilişkin ilk uygulamaları sayılabilecek şaman törenlerinde ve seanslarında müzisyenler ko-terapist gibi çalışırlar. (kaynak) Terapistin konumunu belirginleştiren bu uygulamalarda olduğu gibi çalışmalara sanatçıların katılımı da işlevseldir. Katılımcı olacak sanatçının da sanat terapisi hakkında bir deneyim geçirmesi ve kendi kişisel gelişimini dikkate almış biri olması gerekir.
Müzikle terapi çalışmaları sağaltım işlevleri için olduğu kadar, çeşitli özellikte gruplar, halk grupları ve kitlelerle yapılabilecek sosyodrama çalışmalarında da işlevseldir. Çalışmacının yaratıcılığı, hangi projede müziğin ne amaçla ve nasıl kullanılabileceğini belirlemekte birinci derecede rol oynayacaktır.
Gruplarla yapılabilecek çalışmalar tahmin edilebileceği gibi sınırsız olanaklar sağlar. Ağır psikotik bozukluğu olanlar için yapılabilecek çalışmalardan üst düzey yönetim görevi yapan gruplara kadar çok çeşitli özellikte kişilere ve grupların ihtiyaçlarına göre projeler geliştirmek ve uygulamak mümkündür. Öğretmenler, öğrenciler, çeşitli risk grupları müzikle çalışmalardan yararlanırlar. Bazen alt grupların ve kliklerin oluştuğu bir grubun dinamiklerini iyileştirmek amaçlı, bazen bir kurumun çeşitli bölümlerinden sorumlu yöneticilerin bir ahenk içinde çalışabilmeleri, bazen de bir yapıyı bir caz orkestrası gibi yönetebilen usta yöneticilerin yetiştirilebilmesi için kullanırız müziği.
Nazım’ın dediği gibi ''Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine'' yaşama hasretine bir parça ilaç bulabiliriz müziğin önderliğinde.
Perküsyon araçlarıyla çalışma: (aktif teknik)
Ses çıkarabilen ve ritim yaratabildiğimiz her nesne bir perküsyon aracı olarak düşünülebilir. Doğal melzemelerden yapılmış ilkel aletler, kurutulmuş kabaklar, keçi boynuzu, kibrit, kaşıklar, bardaklar ve daha birçok sıradan nesne ile ses çıkarma ve ritim yaratma şansımız vardır. Tabi ki özel şekilde üretilmiş yapılandırılmış donanımlı malzemeler de, müzik terapisinde değerli işlevsel araçlardır. Bu araçları yerine göre gerektiği şekilde kullanabilmek önemlidir.Kişilik örgütlenmesi ilkel düzeyde olan hastalar, gelişimsel bozukluğu olanlar, psikotik tablolarda doğal ve naif yapılı nesnelerin kullanılması daha uygun olabilmektedir. Uygarlaşmış ve fazlasıyla yapılanmış karmaşık aletlerin kullanılabilmesi ancak bu eğitimi almış müzisyenlerin yapabileceği bir şeydir. Bu aletler müzisyenlerle birlikte yürütülen çalışmalarda sanatçılar tarafından kullanılabilir. Müzik aletlerinin seçimi ve kullanımı çalışmanın hedefleri dikkate alınarak yapılır.Verilen yönergelerin performans kaygılarını harekete geçirmesi olasılığına karşı dikkatli olmak önemlidir. Bu kaygılar da elbette çalışılabilecek malzemelerdir. Önemli olan terapistin derin ve duyarlı farkındalığı ve danışan için çalışıyor olabilmesidir.
